4/29/2012

Hissiyatını Kaybetmiş Hisler


"Belki gecenin kör bir vakti olmasının,belki de karıştırdığım fotoğrafların,belki de giden ve gelmek bilmeyen internetimin etkisiyle çok duygusala bağladım yine. Belki de artık barındırmadığımı düşündüm duygularım açığa çıkıverdi. Bilemiyorum. Biraz acı hissediyorum,biraz da birikmiş gözyaşı. Boşaltsam onları,rahatlar,atar mıyım onu içimden dersin okuyucu ? Aşk biter,bıraktığı boşluk kapanır mı,özlem biter mi ? Acıtmaz belki bir gün baktığım fotoğraflar. Belki anımsamam ellerinin sıcaklığını,ve ellerim bu kadar üşümez belki bir gün. Düşünmeyince daha kolaydı sanki,ama bu tıpkı bir oksijen tüpüyle yaşamak gibiydi. Hala özlüyor olmam,kendimden nefret etmemi sağlasa da yaşananların,yaşanamayanların acısı hala göğsümü deliyor. Akamayan gözyaşlarım da ağır geliyor,taşıyamıyorum. Evet inkar ediyorum ama kendime yalan söyleyemiyorum. Belki de bu saatlerde uyanık olmamalıyım,çünkü bu saatlerde kendi içime dönüyorum ve orada onu buluyorum. Üstünü kapatmak istesem de orada,tıpkı lanet olası bir tümör gibi. Beni zehirliyor,canımı yakıyor. Teşekkürler,bana aşkın en zorunu yaşatıyorsun,beni olgunlaştırıyorsun bir yerde. Ama yine de seni özlüyorum…" 

‎25 ‎Eylül ‎2011 ‎Pazar, ‏‎03:26:06

Belki gecenin kör bir vakti olmasından,belki de izlenecek dizileri ve okunacak yazıları tükettiğimden dosyalarımı karıştırayım biraz dedim. Üstteki yazıyı buldum. 7 ay önce yazıp bloga koymayı unuttuğum bir yazı... Yine koymak istedim,ama yazdıklarımın artık hükümsüz olduğunu farkettim. Artık acımadığını,yakmadığını,nefessiz bırakmadığını... Ve bir teşekkür borçlu olduğumu düşündüm yine. Teşekkür ederim,beni kendime döndürüp tanımama fırsat verdiğin,yalnızlığımla barıştırıp eskisinden mutlu,eskisinden "ben" kıldığın için. Sen,"sen" olmasan belki de ben hala seni bekleyen mutsuz bir "ben" olarak kalacaktım. 7 ay içinde 7 sene büyümüş gibi hissedemeyecektim. Teşekkür ederim,beni senden azad ettiğin için...

29 Nisan 2012 Pazar, 05:25:20



4/28/2012

Bir Çemberin Çevresinde Yaşamak

  Rutini seviyorum ben aslında,çoğu insanın aksine. Aynı kıyafetleri,aynı müzikleri,aynı mekanları,insanları... Her hafta yurtta sıkılmayı,bugün ne yapsam etütte diye kafa patlatmayı seviyorum. Bir günü parçalara ayırıp daha hızlı bitmesini sağlamayı seviyorum. İkimizden biri yatağımızı açmaya üşenirsek Güleycan'la uyumayı,uyumadan hayal kurmayı,okul içinde Nazlıcan'a sataşmayı,öğle yemeği yedikten sonra yemekhanede,her zamanki grupla bahçedeki her zamanki bankımıza oturup dondurma yemeyi seviyorum. Bir haftayı sızlanarak sonlandırmayı,her cuma vapurla Beşiktaş'a geçip babamı görmeyi,onunla aynı müzikleri dinlemeyi,rutin haftalık sohbetimizi yapmayı,canım nerede isterse orada yemek yeyip para üstüyle Uykusuz alıp Mecidiyeköy'e geçerken otobüste onu okumayı seviyorum. Her haftasonu eve tıkılıp kalıyorum belki ama bilgisayarı alıp ev boşken kafama göre bir şeyler seyretmek bana yapabileceğim bir çok icraattan daha fazla mutluluk veriyor. Aynı bardaktan kahve içiyorum her zaman,yatağın hep sol tarafına kıvrılıyorum,müzik dinlemeden uykuya dalamıyorum,nerede bir kedi görsem gidip sevmeden edemiyorum,normalde insanlar kıyafetim yok diye ağlar ya,ben okuyacak kitabım yok diye ağlıyorum. Genelde yalnız yemek yiyor,sergilere yalnız gidiyorum. Bu yalnızlık bana garip bir haz veriyor,etrafımda insan istemiyorum. Çevremi seyretmeyi ve sokağı dinlemeyi öyle seviyorum ki... Bu anlarımda da hep İstanbul'u ne denli çok sevdiğimi düşünüyorum kendi kendime...


  Ve korkuyorum bu rutinin bozulmasından,hayatıma girecek birinin,her şeyi mahvetmesinden korkuyorum. Eksenimin kaymasından,uydularımın uzayda kaybolmasından korkuyorum. Ben kendime aynı rotada dönüp duran bir dünya kurdum. Ve eğer biri girerse,ben şimdiki gibi huzur duyamayacağım sanki. Dünyamın merkezine oturtacağım onu,hiç bir önemi kalmayacak sokağın,vapurdaki martıların,uyku öncesi hayallerinin. Özenle kurduğum dünyamı hop diye silip atabileceğim. E,kendimi biliyorum çünkü. Yapmadığım şey değil,bir kez düştüm o hataya ve tekrar düşmemek için yapabileceğim tek şey belki de bu... O yüzden korkuyorum hayatıma birini almaktan,dengelerimin alt üst olmasından. Yarattığım çemberin çevresinde başı ya da sonu belli olmadan,bulunduğum noktaya varıp devam ederek yaşamayı seviyorum. Garip biliyorum,ama öyle...